İçeriğe geç

Memur geçici göreve gitmezse ne olur ?

Bir Filozofun Gözünden: Görev, İrade ve Sorumluluk Arasında Bir Yolculuk

“İnsan, yalnızca eylemlerinden değil, eylemsizliklerinden de sorumludur.” der Jean-Paul Sartre.

İşte bu cümle, memurun geçici göreve gitmemesi meselesini sadece hukuki bir konu olmaktan çıkarır; onu etik, epistemolojik ve ontolojik bir sorgulamanın merkezine taşır. Çünkü burada yalnızca bir görev emrine itaat etmek değil, insanın varoluşsal bir tercihi, iradesini nasıl kullandığı ve sorumlulukla ilişkisi tartışılır.

Etik Bir Duruş Olarak Görev Bilinci

Görev Etikasının Kökeni

Immanuel Kant’ın “ödev ahlakı” anlayışına göre, bir eylemin değeri sonucunda değil, niyetinde ve görev bilincinde yatar. Bir memur, geçici göreve gitmeme kararı verdiğinde yalnızca bir idari düzeni değil, aynı zamanda ahlaki bir dengeyi de sorgular.

Etik açıdan bakıldığında, göreve gitmemek bireysel bir protesto mu, yoksa topluma karşı bir sorumluluk ihlali mi olur? Burada ahlakın iki kutbu arasında bir gerilim doğar: vicdani duruş ile kamusal sorumluluk.

Bir memur, “Ben bu görevi uygun bulmuyorum.” dediğinde aslında bir tür etik özerklik talep eder. Ancak kamu görevinin doğası gereği, bireyin bu özerkliği sınırlıdır. Çünkü kamu hizmeti, bireysel değil, toplumsal bir görevdir. Dolayısıyla etik açıdan mesele, “ben istemiyorum”dan öte, “topluma karşı sorumluluğum nedir?” sorusuna dayanır.

Epistemolojik Bir Bakış: Bilginin ve Emirlerin Doğası

Bilgi, Otorite ve Anlam

Epistemoloji, bilginin kaynağını ve doğruluğunu sorgular. Bir memur geçici göreve gönderildiğinde, bu kararın “bilgisel temeli” nedir? Emir, adil ve meşru bir bilgiye dayanıyor mu?

Eğer görevlendirme süreci şeffaflık, gerekçe ve eşitlik ilkelerine dayanmıyorsa, bilgi değil, güç devreye girmiş olur. Bu durumda memurun göreve gitmemesi bir direniş değil, bir epistemik sorgulama hâline gelir.

Bilmek, eylemin temelidir. Ancak modern bürokraside bilgi çoğu zaman yukarıdan aşağıya iletilir; sorgulama değil, uyum beklenir. Oysa her birey, bilginin doğruluğunu tartışma hakkına sahiptir. Bir memur, “Bu görevlendirme adil mi, bilgiye mi dayanıyor, yoksa keyfiyete mi?” diye sorduğunda, sadece bir görev değil, bir hakikati de aramaktadır.

Ontolojik Bir Derinlik: Varlığın Anlamı ve Eylemsizlik

Varlığın Sessizliği

Martin Heidegger, insanı “dünyada var olan” (Dasein) olarak tanımlar; insanın varlığı eylemle, seçimle ve anlamla biçimlenir.

Bir memurun geçici göreve gitmemesi, varoluşsal bir “durma” hâlidir. Bu, yalnızca bir emirle ilgili değil, insanın kendi özüne dair bir sessizliktir. Gitmemek, bazen “varlığını koruma” eylemidir; bazen de “sisteme direnme” biçimi.

Ancak bu sessizlik, toplum içinde yankı bulduğunda anlam kazanır. Çünkü her birey, bir sistemin parçasıdır; varoluş, yalnızlıkta değil, ilişkiler içinde şekillenir.

Ontolojik Denge

Gitmemek, bir “yokluk” eylemi gibi görünse de, aslında bir “varlık” ifadesidir: “Ben buradayım, ama bu koşullarda değil.” Bu yönüyle, geçici göreve gitmeme kararı bir tür ontolojik başkaldırıdır.

Ancak bu başkaldırının anlamlı olabilmesi için, bilinçli bir temele dayanması gerekir. Aksi hâlde, eylemsizlik pasifliğe dönüşür; varlık, kendi anlamını yitirir.

Hukuki ve İdari Sonuçlar

Felsefi derinliklerin ötesinde, somut düzlemde şunu belirtmek gerekir: Memurun geçici göreve gitmemesi, 657 Sayılı Devlet Memurları Kanunu uyarınca “emre itaatsizlik” olarak değerlendirilebilir ve disiplin cezasını gerektirebilir.

Ancak eğer görevlendirme usule uygun değilse, memurun itiraz hakkı doğar. Bu durumda etik, epistemik ve ontolojik temeller birbirine dokunur: adil bilgi, ahlaki niyet ve anlamlı varlık.

Sonuç: Gitmemek mi, Gitmeyi Anlamlandırmak mı?

Bir filozofun gözünden bakıldığında mesele şudur: Gitmemek bazen eylemsizlik değil, anlam arayışıdır. Fakat her anlam arayışı, sorumlulukla sınanır.

Bir memur için geçici göreve gitmek yalnızca bir emir değil, bir değerler sistemiyle yüzleşmedir.

Şimdi şu sorularla bitirelim:

– Gerçek itaat, kör bir uyum mu, yoksa bilinçli bir kabulleniş midir?

– Gitmemek bir başkaldırıysa, gitmek bir teslimiyet midir, yoksa anlamlı bir sorumluluk mu?

– Ve en önemlisi, insan kendi varlığını hangi eylemlerle tanımlar: yaptıklarıyla mı, yapmadıklarıyla mı?

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir

mecidiyeköy escort
Sitemap
prop money